Kız Kulesi

Tarihi Kız Kulesi, İstanbul’un eşsiz güzelliklerinden biridir. İstanbul Boğazı’nın girişindeki kayalık üzerine kurulmuş bu görkemli yapı çeşitli efsanelere konu olmuştur. Üsküdar’ın sembolü haline gelen Kız Kulesi küçük bir ada üzerine inşa edilmiştir.

Binlerce yıllık tarihe tanıklık eden Kız Kulesi, bu süre boyunca aşkın, sevdanın, yalnızlığın ya da ulaşılmazlığın simgesi olarak nice şaire, ressama, yazara, müzisyene, yönetmene, fotoğrafçıya ilham kaynağı olmuş; sanatçının tuvalinde, objektifinde, kamerasında, dizelerinde, satırlarında ve bestelerinde tüm gizemiyle yerini almıştır.

Geçmişten Günümüze Kız Kulesi

Üsküdar’da Bizans devrinden kalan tek eser olan Kız Kulesi’nin geçmişi 2500 yıl öncesine dayanır. Bu eşsiz yapı, İstanbul’un tarihine eş bir tarih yaşamış ve bu kentin yaşadıklarına tanıklık etmiştir. Antik çağda başlayan geçmişiyle, Eski Yunan’dan Bizans İmparatorluğu’na, Bizans’tan Osmanlı’ya, tüm tarihi dönemlerde var olarak günümüze kadar gelmiştir. Bazı Avrupalı tarihçiler buraya Leander Kulesi derler. 

Kız Kulesi’ne Nasıl Gidilir?

İlk olarak Yunan döneminde bir mezara ev sahipliği yapan bu ada, Bizans döneminde inşa edilen ek bina ile gümrük istasyonu olarak kullanılmıştır. Osmanlı döneminde ise gösteri platformundan, savunma kalesine, sürgün istasyonundan, karantina odasına kadar birçok işlev görmüştür. Asli görevi olan ve yüzyıllardan beri varlığı ile insanlara, geceleri ise geçen gemilere göz kırpan feneri ile yol gösterme işlevini hiç kaybetmemiştir. Geçmişten geleceğe en çok da düşlere yol göstermektedir Kız Kulesi.

Kız Kulesi 2000 yılında restore edilerek, Kuledebar kısmına açılan Kız Kulesi Restaurant’ı ile artık çatal-bıçak seslerinin duyulduğu bir mekân haline dönüşmüştür. 

Kız Kulesi’ne ulaşım; Üsküdar ve Kabataş’tan sandallarla yapılmaktadır.

Kız Kulesi’nde Yemek

Eşsiz İstanbul manzarasına karışı unutulmaz bir yemek yemek isterseniz Kız Kulesi bu dileğinizi gerçekleştiriyor. Kız Kulesi Restaurant‘da sevdiklerinizle keyifli bir akşam yemeği yiyebileceğiniz gibi dilerseniz akşam yemeği sonrası gecenize kulenin en üst katında yer alan Kuledebar’da devam ederek, muhteşem manzara karşısında şarabınızı yudumlayabilir, sevdiklerinizle birlikte koyu sohbetlere dalabilirsiniz. 

Kız Kulesinin Acıklı Aşk Hikayesi

Birçok efsanesi bulanan Kız Kulesi’nin hikâyelerlerinden en etkileyicisi, kavuşamayan iki aşık “Hero ve Leandros”un ölümsüz aşk hikayesidir.

Bu efsanenin Çanakkale Boğazı’nın en dar geçidinde ortaya çıktığı da söylenir. Ancak günümüzde, belki de sahip olduğu romantik dokusundan olsa gerek, Kız Kulesi denildiğinde akla en çok gelen hikâyedir.

Efsaneye göre zamanında Üsküdar sırtlarında Tanrıça Afrodit adına yapılmış bir tapınak vardır. Hikayede adı geçen Hero, genç kızların görev yaptığı bu tapınağın rahibelerindendir. Hero, Kulede kumrulara bakmakla görevlidir. Her yıl ilkbaharda, doğanın uyanışı adına tapınak çevresinde törenler yapılır; aşkı bulamayanlar, hayal ettikleri sevgililerine kavuşabilmek için Afrodit’e yakarırlar.

Boğazın karşı kıyısında oturan Leandros da bu törene katılmak için tapınağa gelir ve Hero’yla karşılaşır. İki genç ilk görüşte birbirine aşık olur. Ancak arada büyük bir engel vardır. Hero, bir rahibedir ve evlenmesi yasaktır. Oysa Leandros, ne pahasına olursa olsun Hero’ya kavuşmak istemektedir. Bir gece kıyıdan kuleye bakarken, Kız Kulesi’nin tepesinde bir ateşin yandığını görür. Hero, elindeki meşale ile Leandros’a yol göstermektedir. Durgun denize ayın parlak ışığı eşlik eder. İyi ve dayanıklı bir yüzücü olan Leandros, Hero’ya kavuşma hayaliyle Boğaz’ın sularına atlar. Var gücüyle yüzmeye başlar ve Kule’ye varır. İki genç, o gece aşklarını kutsarlar.

Kız Kulesi o günden sonra her gece iki gencin gizli aşkına ve yasak sevişmelerine tanıklık eder. Leandros, fırtınalı bir gecede, biricik aşkı Hero’ya kavuşmak için Boğaz’ın azgın sularına bırakır kendini. Hero da her gece olduğu gibi meşalesiyle, Leandros’a yol gösterir. Ancak Hero’nun, biricik aşkına yol gösteren meşalesi rüzgarın da etkisiyle söner. Karanlıkta yolunu kaybeden Leandros, nereye doğru yüzeceğini bilemez ve Kule’den gittikçe uzaklaşır. Yorgun ve bitkin düşen Leandros daha fazla dayanamaz ve boğazın karanlık sularında kaybolur. İçini kaplayan dayanılmaz endişe ile sabaha kadar sevgilisini bekleyen Hero, Leandros’un cansız bedenini karşı kıyıda görünce, bu acıya dayanamaz ve kendini Kız Kulesi’nden boğazın sularına bırakır.